ÖĞRETMEN, MEMUR VE KÜÇÜK RÜTBELİ ASKERLER MAĞDUR,
GERÇEK SUÇLULAR İSE AKP’Lİ SİYASİLERDİR
Sabri Arpaç
sabriarpacymm@gmail.com
Ülkemizin 15 Temuz’da yaşadığı darbe girişimi göz ardı edilmeyecek
büyük bir tehlikeydi. Bu tehlike milletçe hala da atlatılmış değildir.
İçinde bulunduğumuz coğrafyada yaşanan savaş, etnik ve mezhep
görünümlü gibi görünse de, aslında enerji savaşı kavgasıdır.
Öyle olmazsa onbinlerce kilometer uzaktaki ülkelerin bu savaşa
müdahil olmaları sözkonusu olabilir mi? Mezhepsel ve etnik hiç bir ortak değeri,
komşuluk ve sınırdaşlık ilişkisi gibi bulunmayan ülkelerin burda aktörlüğe soyulması
için bir nedeni olabilir mi? Olamaz tabi. Sorun burda ülkelerin çıkarlarıdır
FETÖ olayı da bu coğrafyada yaşanan olaylardan bağımsız değildir.
Sade bir yurt içi iktidar ile FETÖ ilişkisi değildir. Sadece bu olsa bile
olaydan sonuç çıkaran ülkeler olması da kesindir.
Doğal olarak da içerdeki FETÖ yandaşlarının harekete geçirilmesi
ortamı da yaratılabilir.
Bu ihtimalden hareket eden iktidar haklı olarak işi biraz sıkı
tutmakta, kişi hak ve özgürlüklerinin öneminin bu tehlikenin yeniden
hortlatmasından önemsiz olduğu nedenlerle kulaklarını mağduriyetlere
tıkamıştır.
Mağdurlar, suçlular ve hatta gerçekten bu işlerin elebaşları bile
hukuk içinde yargılanarak laik oldukları cezalara çarptırılmaları her kesin
ortak görüşüdür.
Darbe girişiminin üzerinde 3 ay geçmiş olmasına ragmen bu davanın
sanığı olabileceklerle bu konuda haksız bir şekilde mağdur olanlar arasındaki
çizgi henüz çizilmemiştir.
Bir takım alt görevlerde bulunan ve gerçekten büyük bir kısmı
sempatizan ya da yanlışlıkla içinde bulunma durumunda olan bağdurlar ile esas
mağdurlar arasındaki ayrım yapılarak mağduriyetlere son verilmelidir.
Mağdurların büyük bir kısmı öğretmen, küçük memur, esnaf, silah
altında bulunan küçük rütbeli askerler ve benzeri kişilerden oluşmaktadır.
Bu zümreden olanlar; tutuklu, görevden ihraç ya da açığa alınma,
mallarına, bankadaki paralarına el koyma, emekli maaşlarının kesilmesi ve
benzeri sebeplerle mağdur durumdadırlar.
FETÖ’nun gerçek aktörleri ve ulaştığı büyük gücü elinde
bulunduranların Devlet tarafından bilinmemesi mümkün değildir. Bunlar ile
gerçekten mücadele etmek ve gerçeklere daha kısa zamanda ulaşmanın yolu
binlerce onbinlerce kişiyi bu işe katarak olayı belirsiz hale getirmek
olmamalıdır. Bu halde gerçek suçlulara ulaşmada gecikme ya da suçluların bu
hengame içinde suçlarını sıradanlaştırmak gibi bir tehlikeye götürür.
Ülkenin geldiği darbe tehlikesinin gerçek sorumluları ise kuşkusuz ki
siyasilerdir. Siyasiler deyip bu alanı da genişletmenin anlamı da yok. Siyasilerden
gerçek kasıt AKP’dir.
Diğer partilerin içinde de FETÖ’cülerin var olduğunu kabul etsek
bile bu sadece bu örgütün çeşitli kurumların içinde örgütlenmeleri olabilir.
Ama her zaman dinin siyasete yön vermemesi, siyasetin din etkisinden uzak
durması, din üzerinden siyaset yapmamak CHP, sol ve sosyalist kesimin en hasas
oldukları hedef olmuştur.
Şimdiye kadar da söylemde kalan bu husus hakkında bir kanıt da
ortaya konulmamıştır.
Buna ragmen AKP’nin FETÖ’cülerle iktidarını paylaşmıştır. Onların
emniyet, adalet, mülkiye ve eğitim kurumlarında örgütlenmelerini sağlamıştır.
Kıyamet nereden patladı. İktidar erkini paylaşma noktasında ihtilafa
düşmeleri yani iktidar pastası konusunda aykırı düşmeleri aralarını bozmuştur.
Dersanelerin kapatılması ile FETÖ’nün hem gelir kaynakları hem de
yeni gençleri devşirip örgütüne katmasının önüne geçilmiş, bu ve benzeri çıkar
çatışması FETÖ’nun 17-25 Aralık yolsuzluk olayını ortaya çıkarmasına neden
olmuştur.
Erdoğan ailesi ile 4 bakanının karıştığı yolsuzluk olayı alel acele
kapatılarak kamu vicdanı zedelenmiş ve doğal olarak da muhalefet bu konuları
işlemeye başlamıştır.
İktidar ise hesap vermekten olayı yargıdan kaçırarak olaya bir darbe
süsü verilmiştir. Eğer yolsuzluk iddiaları bağımsız yargıya intikal edip
sorşturma konusu edilseydi. İktidar muhalefet FETÖ’nün ortaya çıkarılmasında
birlikte hareket edebilirdi.
Ayrıca da FETÖ iktidar ile mücadele ederken son derece de makul ve
kamu vicdanın da haklılık bulan bir argümanı elinde bulunduruyordu. Girişmiş
olduğu iktidar savaşında öteden beri seyirci kaldığı ve bir ucunda kendisinin
de bulunduğu rüşvet ve yolsuzluk gibi bir konuyu kullanmaması düşünülemez.
2014 ve 2015 seçimleri sath-ı mailinde muhalefetin ayyuka çıkmış bir
yolsuzluk olayını kullanmaması siyasetin doğasına uygun mu? Tabi ki değil, kullanıldı
ve kullanılmalyıdı da.
Sonuç olarak; iktidar ne kadar da saklamaya çalışsa da eninde
sonunda sıra gerçek sorumlu olan AKP’li siyasetçilere gelecek ve bu kirli FETÖ
olayı da bu şekilde tarihteki yerini alacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder