17 Ekim 2016 Pazartesi

ÖĞRETMEN, MEMUR VE KÜÇÜK RÜTBELİ ASKERLER MAĞDUR,
GERÇEK SUÇLULAR İSE AKP’Lİ SİYASİLERDİR

Sabri Arpaç
sabriarpacymm@gmail.com

Ülkemizin 15 Temuz’da yaşadığı darbe girişimi göz ardı edilmeyecek büyük bir tehlikeydi. Bu tehlike milletçe hala da atlatılmış değildir.

İçinde bulunduğumuz coğrafyada yaşanan savaş, etnik ve mezhep görünümlü gibi görünse de, aslında enerji  savaşı kavgasıdır.

Öyle olmazsa onbinlerce kilometer uzaktaki ülkelerin bu savaşa müdahil olmaları sözkonusu olabilir mi? Mezhepsel ve etnik hiç bir ortak değeri, komşuluk ve sınırdaşlık ilişkisi gibi bulunmayan ülkelerin burda aktörlüğe soyulması için bir nedeni olabilir mi? Olamaz tabi. Sorun burda ülkelerin çıkarlarıdır

FETÖ olayı da bu coğrafyada yaşanan olaylardan bağımsız değildir. Sade bir yurt içi iktidar ile FETÖ ilişkisi değildir. Sadece bu olsa bile olaydan sonuç çıkaran ülkeler olması da kesindir.

Doğal olarak da içerdeki FETÖ yandaşlarının harekete geçirilmesi ortamı da yaratılabilir.

Bu ihtimalden hareket eden iktidar haklı olarak işi biraz sıkı tutmakta, kişi hak ve özgürlüklerinin öneminin bu tehlikenin yeniden hortlatmasından önemsiz olduğu nedenlerle kulaklarını mağduriyetlere tıkamıştır.

Mağdurlar, suçlular ve hatta gerçekten bu işlerin elebaşları bile hukuk içinde yargılanarak laik oldukları cezalara çarptırılmaları her kesin ortak görüşüdür.

Darbe girişiminin üzerinde 3 ay geçmiş olmasına ragmen bu davanın sanığı olabileceklerle bu konuda haksız bir şekilde mağdur olanlar arasındaki çizgi henüz çizilmemiştir.

Bir takım alt görevlerde bulunan ve gerçekten büyük bir kısmı sempatizan ya da yanlışlıkla içinde bulunma durumunda olan bağdurlar ile esas mağdurlar arasındaki ayrım yapılarak mağduriyetlere son verilmelidir.

Mağdurların büyük bir kısmı öğretmen, küçük memur, esnaf, silah altında bulunan küçük rütbeli askerler ve benzeri kişilerden oluşmaktadır.

Bu zümreden olanlar; tutuklu, görevden ihraç ya da açığa alınma, mallarına, bankadaki paralarına el koyma, emekli maaşlarının kesilmesi ve benzeri sebeplerle mağdur durumdadırlar.

FETÖ’nun gerçek aktörleri ve ulaştığı büyük gücü elinde bulunduranların Devlet tarafından bilinmemesi mümkün değildir. Bunlar ile gerçekten mücadele etmek ve gerçeklere daha kısa zamanda ulaşmanın yolu binlerce onbinlerce kişiyi bu işe katarak olayı belirsiz hale getirmek olmamalıdır. Bu halde gerçek suçlulara ulaşmada gecikme ya da suçluların bu hengame içinde suçlarını sıradanlaştırmak gibi bir tehlikeye götürür.

Ülkenin geldiği darbe tehlikesinin gerçek sorumluları ise kuşkusuz ki siyasilerdir. Siyasiler deyip bu alanı da genişletmenin anlamı da yok. Siyasilerden gerçek kasıt AKP’dir.

Diğer partilerin içinde de FETÖ’cülerin var olduğunu kabul etsek bile bu sadece bu örgütün çeşitli kurumların içinde örgütlenmeleri olabilir. Ama her zaman dinin siyasete yön vermemesi, siyasetin din etkisinden uzak durması, din üzerinden siyaset yapmamak CHP, sol ve sosyalist kesimin en hasas oldukları hedef olmuştur.

Şimdiye kadar da söylemde kalan bu husus hakkında bir kanıt da ortaya konulmamıştır.

Buna ragmen AKP’nin FETÖ’cülerle iktidarını paylaşmıştır. Onların emniyet, adalet, mülkiye ve eğitim kurumlarında örgütlenmelerini sağlamıştır.

Kıyamet nereden patladı. İktidar erkini paylaşma noktasında ihtilafa düşmeleri yani iktidar pastası konusunda aykırı düşmeleri aralarını bozmuştur.

Dersanelerin kapatılması ile FETÖ’nün hem gelir kaynakları hem de yeni gençleri devşirip örgütüne katmasının önüne geçilmiş, bu ve benzeri çıkar çatışması FETÖ’nun 17-25 Aralık yolsuzluk olayını ortaya çıkarmasına neden olmuştur.

Erdoğan ailesi ile 4 bakanının karıştığı yolsuzluk olayı alel acele kapatılarak kamu vicdanı zedelenmiş ve doğal olarak da muhalefet bu konuları işlemeye başlamıştır.

İktidar ise hesap vermekten olayı yargıdan kaçırarak olaya bir darbe süsü verilmiştir. Eğer yolsuzluk iddiaları bağımsız yargıya intikal edip sorşturma konusu edilseydi. İktidar muhalefet FETÖ’nün ortaya çıkarılmasında birlikte hareket edebilirdi.

Ayrıca da FETÖ iktidar ile mücadele ederken son derece de makul ve kamu vicdanın da haklılık bulan bir argümanı elinde bulunduruyordu. Girişmiş olduğu iktidar savaşında öteden beri seyirci kaldığı ve bir ucunda kendisinin de bulunduğu rüşvet ve yolsuzluk gibi bir konuyu kullanmaması düşünülemez.

2014 ve 2015 seçimleri sath-ı mailinde muhalefetin ayyuka çıkmış bir yolsuzluk olayını kullanmaması siyasetin doğasına uygun mu? Tabi ki değil, kullanıldı ve kullanılmalyıdı da.


Sonuç olarak; iktidar ne kadar da saklamaya çalışsa da eninde sonunda sıra gerçek sorumlu olan AKP’li siyasetçilere gelecek ve bu kirli FETÖ olayı da bu şekilde tarihteki yerini alacaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder