15 Mart 2017 Çarşamba

TÜRK HALKI BU DELİ GÖMLEĞİNİ GİYMEYECEK

Sabri Arpaç
sabriarpacymm@gmail.com

Biliniği üzere; Ülkemizde FETÖ bahane edilerek antidemokratik uygulamalar KHK’lar yayınlanarak ucube Cumhurbaşkanlığı sistemine giden yolun taşları döşenmeye çalışılmaktadır. Anketler göstermektedir ki; halk buna izin vermeyecektir. Deli gömleğini giymeyecektir.

Anayasa değişikliği ile; hukuk, kural, teammül ve ahlak tanımazlara bu kadar yetiyi veren MHP ve AKP milletvekilleri sonraki aşamada sıranın kendilerine geleceğini bilerek kafalarını giyotine uzatma gafletini göstermektedirler.

Getirilmeye çalışılan sistem için AKP; FETÖ  ve bylock giyotinini AKP milletvekillerinin başında salamaktadır. Mecliste Anayasa görüşmelerinde etkili oldu. 16 Nisan’dan sonar giyotinin enselerinde olacağı kaçınılmaz

Milletvekillerine bunlar yapılırken, olağanüstü hal yetkileri kullanılarak halkın Anayasa değişiklikleri konusunda bilgilendirme tartışmaları da engellenmektedir.

Korku ve baskı İnsanların yüreğine salınarak toplum sindirilmek istenmektedir. Bir çok insan son KHK’ların yaratığı korku ile sosyal medya ortamlarından, meydanlardan ve alanlardan uzak tutulmaya zorlanmaktadır.

Telaş ve korku hayır oylarının ileride olması. Bu nedenle bir de dış düşman fobisi yaratmaya çalışıyorlar. Toplum yemiyor artık bu basit kurnazlıkları.

Sosyal medyada perişanlar bu sihirli alan teleş ve korkularından en önemlisi. Bu Alana olanca güçleri ile hem hakim olmaya hem de baskı kurmaya çalışıyorlar. Ama nafile sonuç alamıyorlar.

Elbette ki sosyal medya alanı; sorumsuzluk ve suç alanı değildir. Buralarda suç işleyenlerin soruşturmaya tabi tutulmaları gayet tabidir. Ancak, ‘hayırcıların’ sosyal medya paylaşımlarındaki hakaret, eleştirel paylaşımları suç ve hakaret kapsamında değerlendirilirken, ‘evetçilerin’ açık suçları görmezden gelinmektedir.

Böylece; sosyal medyadaki hakaret ve suçlamalar bahane edilerek özgürlük alanı olan sosyal paylaşımların engellenmesi,  baskı altında tutulması antidemokrat bir tutumdur.

Valilikler tarafından meydanlar muhalif kesimlerin toplantı ve gösterilerine yasaklanırken, demokratik haklarını kullanan halka ise  orantısız güç kullanılmakta, toplumu iyice gerilmektedir.

Muhalif sesler susturulurken, iktidar yanlıları ise yasaklanmayan sosyal medya, meydan, alan ve salonlar ile radyo, televizyon ve gazetelerde boy boy ‘evetç’ propagandası.

Milletin parası tek taraflı olarak iktidar sahipleri ve Cumhurbaşkanı tarafından ‘evet propagandası’ için harcanırken bu vergileri ödeyen ‘hayırcılara’ ise olmadık hakaratler ve baskılar yapılmaktadır. ‘Dindarlık ve milliyetçilik’adına.

Bütün radio, televizyon ve gazeteler vasıtasiyle de Saray adeta miting alanı haline getirilerek beyin yıkamayı gün boyu sürmektedir.

Gelinen bu ortamda; orta halli bir yurtaş; terör, ölüm ve bombalardan  kendisi veya yakınları doğrudan mağdur değil ise; tepki vermemekte ve buna adeta alışmakta, böylece de toplum her gün yaşadığımız olayları olağan saymaya başlamaktadır. Yani ateş düştüğü yeri yakmaktadır.

Anayasa değişiklikleri bir yana; memur, işçi ve emekli daha iyi ücret beklentisinde; siftahsız dükkan kapatan, ağır vergiler altında ezilen, finansman sıkıntısında olan esnaf sorunlarının çözümü beklentisinde, ürününü satamayan çiftçi, ihracaat yapamayan ihracatçı, otelleri kapalı turizmci sorunlarının çözülmesini beklemektedir.

Dışa bağımlı ekonomimizin artan döviz kuru kıskacında inlemesinin nedeni iktidarın ekonomik ve siyasal dış politika yanlışlığından kaynaklandığı halka anlatılmalıdır. İthalat ve ihracatımızın yüzde 90’nı oluşturan batı ile bütün köprüler atılmış, ‘evet’ uğruna Ülkenin ekonomisi ve demorkrasısı riske edilmiştir.

Döviz kurları her gün astronomik olarak artmaktadır. Son 5 ay içinde dolar 2.75 den 3.95’ye yükselmiş, 5’e doğru yelken açmıştır. Bu artış yüzde 30 oranını aşmış, yüzde 40’a doğru hızla gitmektedir. Bazı ekonomistlere göre doların yıl sonuna kadar 5 veya 8 lira olması bekleniyor. Bu da zincirleme iflasları getireceği endişelerini beraberinde getiriyor.

Özgür Çağdaş adlı bir yorumcunun ‘Dünya Bir Masaldır’ internet sitesinde bu konular ayrıntılı ve bilimsel olarak incelenmiştir. Bu bilimsel makaleyi ‘Dünya Bir Masaldır’ internet sitesinde izlenebilir.

Demek istediğim; demokratların, yurtseverlerin sözel, yazılı ve sosyal medyada halkın ekonomik sorunlarını daha çok öncelemeleri ve program ve etkinliklerde halkın yaşadığı ekonomik sıkıntıları dile getirmeleri olmalıdır.

Dövizin yükselmesi, piyasaya zam ve hayat pahalılığı olarak yansıyacağı için ekonomik konuları öncelemek siyasetin doğru yola evrilmesini de sağlayacaktır.

Medyada terör, FETÖ ve Anayasa değişikliği temcit pilavi haline getirilmiş, halkın aşı, işi ise tartışılmamaktadır.

Bu temcit pilavı artık su kaldırmıyor. Cıvımış, çorba olmuş. Türk halkı bu deli gömleğini giymeyecek 16 Nisan’da yırtıp atacaktır.


12 Ocak 2017 Perşembe

ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ İLE HALKA DELİ GÖMLEĞİ GİYDİRİLMEK İSTENİYOR

Sabri Arpaç
sabriarpacymm@gmail.com

Biliniği üzere; Ülkemizde FETÖ bahane edilerek antidemokratik uygulamalar KHK’lar yayınlanarak ucube Cumhurbaşkanlığı sistemine giden yolun taşları döşenmektedir.

Anayasa değişikliği ile; hukuk, kural, teammül ve ahlak tanımazlara bu kadar yetiyi veren MHP ve AKP milletvekilleri sonraki aşamada sıranın kendilerine geleceğini bilerek kafalarını giyotine uzatma gafletini göstermektedirler.

Sadece kendini ilgilendiren, yıllardır batmış olduğu suçlardan kurtulmak için, AKP; FETÖ kartını, bylock giyotinini AKP milletvekillerinin başında salamaktadır.

Milletvekillerine bunlar yapılırken, olağanüstü hal yetkileri kullanılarak halkın Anayasa değişiklikleri konusunda bilgilendirme ve tartışmaları da engellenmektedir.

Korku ve baskı İnsanların yüreğine salınarak toplum sindirilmek istenmektedir. Bir çok insan son KHK’ların yaratığı korku ile sosyal medya ortamlarından, meydanlardan ve alanlardan uzak tutulmaya zorlanmaktadır.

Elbette ki sosyal medya alanı; sorumsuzluk ve suç alanı değildir. Buralarda suç işleyenlerin soruşturmaya tabi tutulmaları suç ve hakaret ile sınırlı olmalıdır.

Ancak, sosyal medyadaki hakaret ve suçlamaları önleyeceğim diye bu özgürlük alanına baskı kurmak antidemokrat bir tutumdur.

Meydanlarda muhalif kesimlerin toplantı ve gösteri haklarının gerekçesiz olarak valiler tarafından yasaklanması, demokratik haklarını kullananlara orantısız güç kullanılması, toplumu iyice germekte ve barışı tehdit etmektedir.

Muhaliflere bu yapılırken iktidar yanlılarına ise, gerek sosyal medyada, gerek yazılı ve sözlü medya ile alan ve meydanlarda sınırsız özgürlük sağlanmakta, hatta suç işleyenlere göz yumulmaktadır.

Yani muhalif sesler susturulurken, iktidar yanlıları ise yasaklanmayan sosyal medya, meydan, alan ve salonlar ile radyo, televizyon ve gazetelerde boy boy iktidarın propagandasını yapmaya devam etmektedirler.

Bütün radio, televizyon ve gazeteler vasıtasiyle de Saray adeta miting alanı haline getirilerek beyin yıkamayı gün boyu sürmektedir.

Gelinen bu ortamda; orta halli bir yurtaş; terör, ölüm ve bombalardan  kendisi veya yakınları doğrudan mağdur değil ise; tepki vermemekte ve buna adeta alışmakta, böylece de toplum her gün yaşadığımız olayları olağan saymaya başlamaktadır. Yani ateş düştüğü yeri yakmaktadır.

Üzerinde durulması gereken şeylerden biri de partimizle ilgili bazı saptamalar hakkında da bir şeyler söylemek gerektiğidir.

Yani medyada özellikle, televizyonlardaki yorumcularımız uzman olmadıkları konularda AKP trollerinin karşısında varlık göstermemektedirler.

AKP torllerinin karşısına namuslu ve demokrat, akademisyenler ise trollerin ceberrut ve kavgacı, toplantıyı anlaşılmaz hale getirme çabaları karşısında seviyelerine düşmemek için etkisiz kalmaktadırlar.

Bu konuda; ülke sorunlarına hakim, hitabet sanatını ve trollerin polemiklerini savuşturacak etkinlikte, demokrasi, özgürlükler ve ekonomik sorunlar konusunda yetkin CHP ve sosyal demokrat siyasetçi ve aydınlar mücadeleyi yürütmelidirler.

TV proğramlarına bürokrasi ve sayasi birikimi ile bilinen, sosyal demokrasinin evrensel ilkelerini savunan kişiler çıkmalıdır. Böylece gündem, medyanın ve AKP siyasetinin tartışmaları hapsettiği yukarıda saydığım üç konunun dışına çıkmış olacaktır.

Akroller özellikle iyi niyetli, fakat sabırları taşan bazı proğram katılımcılarını asabi, kavgacı pozisyonlara getirmek için ortamı germektedirler.

Evrensel sosyal demokrasi ilkelerini özümsememiş, hatta democrat oldukları bile tartışmalı olan bazı kimseler ise demokrasinin ilkelerini anlatmakta zorlanmakta ve gündemin adeta parçası durumuna düşmektedirler.

Medyada ve özellikle de televizyon proğramlarında FETÖ, savaş ve Anayasa değişikliği üçlüsü konuları adeta yurttaş nezdinde gına getirmeye başladı. Medya bu konuları sürekli işlemekle Ülkenin diğer sorunlarını peçelediği görüşü yaygınlık kazanmaktadır.

TV proğramlarında ve yazılı ve sözlü basında sürekli gündemde tutulan Anayasa değişiklikleri sanki AKP görüşleri doğrultusunda yasallaşacağı algısı yaratılarak takvim verilmekte toplumda referenduma kabul algısı yaratılmaktadır.

Yukarıdan beri açıklamaya çalıştığım üzere, FETÖ, terör ve Anayasa değişikliği konuları önemli olmakla birlikte, sıradanlaştığı için toplum kesimleri tarafından umursamaz hale gelmektedir.

Yani FETÖ’cü değilse FETÖ’yü, çocuğu askerde değil ise savaşı, yakını polis değil ise terörü, günlük ekonomik sıkıntılardan dolayı da Anayasa değişikliği ile çok ilgilenmemekte ve bu konuları artık göz ucu ile izlemektedir.

Anayasa değişiklikleri bir yana; memur, işçi ve emekli daha iyi ücret beklentisinde; siftahsız dükkan kapatan, ağır vergiler altında ezilen, finansman sıkıntısında olan esnaf sorunlarının çözümü beklentisinde, ürününü satamayan çiftçi, ihracaat yapamayan ihracatçı, otelleri kapalı turizmci sorunlarının çözülmesini beklemektedir.

Dışa bağımlı ekonomimizin artan döviz kuru kıskacında inlemesinin nedeni iktidarın ekonomik ve siyasal dış politika yanlışlığından kaynaklandığı halka anlatılmalıdır.

Döviz kurları her gün astronomik olarak artmaktadır. Son 5 ay içinde dolar 2.85 den 3.92’ye yükselmiş, 5’e doğru yelken açmıştır. Bu artış yüzde 30 oranını aşmış, yüzde 40’a doğru hızla gitmektedir. Bazı ekonomistlere göre doların yıl sonuna kadar 5 veya 8 lira olması bekleniyor. Bu da zincirleme iflasları getireceği endişelerini beraberinde getiriyor.

Özgür Çağdaş adlı bir yorumcunun ‘Dünya Bir Masaldır’ internet sitesinde bu konular ayrıntılı ve bilimsel olarak incelenmiştir. Bu bilimsel makaleyi ‘Dünya Bir Masaldır’ internet sitesinde izlenebilir.

Demek istediğim; demokratların, yurtseverlerin sözel, yazılı ve sosyal medyada halkın ekonomik sorunlarını daha çok öncelemeleri ve program ve etkinliklerde halkın yaşadığı ekonomik sıkıntıları dile getirmeleri olmalıdır.

Dövizin yükselmesi, piyasaya zam ve hayat pahalılığı olarak yansıyacağı için ekonomik konuları öncelemek siyasetin doğru yola evrilmesini de sağlayacaktır.

Medyada terör, FETÖ ve Anayasa değişikliği temcit pilavi haline getirilmiş, halkın aşı, işi ise tartışılmamaktadır.


19 Kasım 2016 Cumartesi

TECAVÜZ YA DA CİNSEL İSTİMAR SUÇLARININ
AFFININ ÖNÜNE GEÇİLMELİDİR
Sabri Arpaç

TBMM Genel Kurulunda görüşülmekte olan Torba Kanun Tasarısına gecenin bir vaktinde 6 AKP’li milletvekilinin teklifi ile geçici bir madde eklenerek cinsel istismar veya yaygın ismiyle tecavüz sanıklarının affı sağlanmaya çalışılıyor.

Muhalefet haklı olarak kıyameti koparıyor. AKP suç üstü yakalandığı için düştüğü durumu halkın gözünde uzak tutmak için bilindik yalan ve manevralarla olayı peçelemeye çalışıyor.

Muhalefete göre dört bin, iktidara gore ise üç bin insan bu yasadan yararlanarak dışarıya çıkması bekleniyor.

Türkiyenin bunca sorunu dururken;
-       Türkiye’de terror tavan yaptığı,
-       Ülke bir darbenin eşiğinden döndüğü,
-       Doların TL karşısında 3.5 dayandığı,
-       İhracaatın, turizm gelirlerinin bitme noktasına geldiği,
-       İmalat sektörünün büyük bir kriz içinde olması nedeniyle üretemediği,
Bir dönemde tecavüzcüleri, cinsel istismarcıları af etmek bir ihtiyaç mi?

Dünya’da sorun yaşadığımız bir ülke yok gibi.
Birleşmiş Milletler, NATO, Avrupa Topluluğu gibi üyesi bulunduğumuz anlaşmalarını imzaladığımız kuruluşlar çok açık bir şekilde demokrasimizin giderek otoriteleştiğini açıkça söylemektedirler.

Bu sorunlarımız ortada dururken, bunların çözümü çaba sarf edilmesi gerekirken  tecavüzcülerin veya cinsel istismarcıların af edilmesinin dünyada Türkiye’yi daha izole edeceği nasıl göz ardı edilebilir?

Evet olay anlaşılıyor. Bu bir adrese teslim olayıdır. Birilerini acil olarak kurtarma operasyonudur.

Anlaşılan o ki, iktidarın mecbur ve mahküm olduğu kimseler var.
Bu kişi veya kişiler kimlerdir? Kamuoyu bunları da  yakın bir tarihte ortaya çıkaracaktır.

Diğer dikkat edilmesi gereken konu da teklifin önceden hazırlanmış ve salonda bulunan 6 milletvekiline imzalatılmış olduğudur. Bu husus teklif metninin medyada paylaşılan metni incelendiğinde de anlaşılmaktadır.

Yani teklif önceden AKP yetkililerince hazırlanmış ve hazırda bulunan milletvekillerine imzalatılmıştır.

Bu teklif AKP üst yönetiminden gelmektedir.

AKP Gurup Başkan Vekillerine bakarak oy kullanan kadın ve erkek milletvekillerinin hep birlikte kabul oyu kullanması da bunu göstermektedir.

Nitekim, teklifte imzaları bulunan milletvekillerinin de olaydan çok haberli ve ilgili olmadıkları görülmektedir.

Kabul oyu kullanan AKP milletvekilleri her zaman olduğu gibi neye oy kullandıklarını bilmedikleri, anlamadıkları anlaşılıyor.

AKP tepki alacağını düşünerek teklifi gurup önerisi olarak getirmiyor ama teklifin arkasında hükümetle birlikte olduğu açıkça görülüyor.

Torba Yasa meclis komisyonlarda görüşülürken böyle bir  düzenleme yok. Yani düzenleme komisyonlardan saklanıyor, kaçırılıyor.

Emri vaki bir gece operasyonu ile bu madde oylanmak isteniyor.
Yukarıda da belirtiğimiz üzere; emir büyük yerden geliyor.

Medeni Kanunumuza gore evlilik yaşı 18’dir. Kanunun124 ncü maddesinde; ‘’Erkek veya kadın onyedi yaşını doldurmadıkça evelenemeyeceğini’’ hükme bağlamaktadır.

16 yaşını dolduranların zorunluk olması halinde konu mahkemelere intikal etmekte ve hakim kararı ile evlenme mümkün hale gelebilmektedir.

Ülkemizde ekonomik nedenlerle kız kaçırma diye tabir edilen aslında sonuçta kaçanların isteğine bağlı evlilikler olmaktadır.

Ailelerin karşı olması nedeniyle meydana gelen bu olaylar zamanla anlaşma ile neticelenmektedir.

Konusu suç oluşturan evlilikleri ise aşağıdaki gibi sıralayabiliriz:
-       Anne ve babaları tarafından yaşları küçük kız çocuklarının zorla evlendirilmelerinde suçlu anne ve babalar,
-       Anne, baba ve yaşı küçük kızların zorla kaçırılıp, tecavüze yani cinsel istismara uğramasında suçlu tecavüzcüler,
-       Çok küçük yaştaki çocukların kaçırılarak tecavüzden sonar öldürülme suçluları,
-       Bakıma muhtaç kız veya erkek çocukların yurt, vakıf ve benzeri yerlerde tecavüze veya cinsel istismara tabi tutan yönetici suçlular,
-       Yakın akrabaları tatarfından tecavüz veya cinsel istismara tabi tutan aile bireylerinin işledikleri suçlular,

Bu düzenleme yukarıdaki suçların tamamını kapsamaktadır. Her ne kadar bu suçları kapsamadığı ileri sürülse de uygulamada sonuç bu noktaya gelecektir.

Yani, 12 yaşındaki kızını para ile 70 yaşındaki kişiye para ile satan baba da bu yasadan yararlanacak. Satılan kız çocuğu ise tacizcisi, satın alıcısı ile evlenmek zorunda kalacaktır.

Bu davaların mahkemelere taşınarak Anayasa’nın eşitlik kavramı ileri sürülerek Anayasa Mahkemesine taşınması mümkün hale gelecektir.

Sonuç olarak bu yasa salı günü takriri müzekere şeklinde görüşülerek Mecliste düzeltileceğine inanmak istiyoruz.